Tolstoy
Maviçatı Yayınları
Hikaye
85
Lev Tolstoy’un “Sevginin Yasası ve Şiddetin Yasası” adlı eseri, Tolstoy’un ahlaki ve felsefi düşüncelerinin derinlemesine incelendiği bir denemedir. Tolstoy, bu eserde sevgi ve şiddet kavramları arasındaki zıtlığı ve bu iki kavramın insan hayatındaki etkilerini tartışır. Eser, Tolstoy’un hayatının ilerleyen dönemlerinde benimsediği pasifist ve Hristiyan anarşist görüşlerini yansıtır.
Tolstoy, eserin başlangıcında sevgi ve şiddet kavramlarını tanımlar ve bu iki kavramın insan doğası ve toplumsal yapılar üzerindeki etkilerini tartışır. Sevgi, Tolstoy’a göre, insanları birleştiren, onları birbirine yakınlaştıran ve toplumsal uyumu sağlayan bir güçtür. Sevgi, bireylerin kendilerini ve başkalarını anlamalarını ve kabul etmelerini sağlar. Bu anlayış ve kabul, barışçıl ve uyumlu bir toplumun temelini oluşturur.
Şiddet ise Tolstoy’a göre, insanları birbirinden ayıran, onları düşman haline getiren ve toplumsal çatışmalara yol açan bir güçtür. Şiddet, bireylerin kendi arzularını ve çıkarlarını başkalarının zararına gerçekleştirme çabasıdır. Bu çaba, toplumsal uyumu bozar ve sürekli bir çatışma ve düşmanlık durumunu yaratır. Tolstoy, şiddetin sadece fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik ve duygusal boyutları olduğunu da vurgular. Şiddet, bireylerin ruhsal sağlığını ve toplumsal ilişkilerini olumsuz etkiler.
Eserin ana teması, sevginin ve şiddetin yasalarının insan hayatındaki rolünü ve bu yasaların toplumsal düzen üzerindeki etkilerini incelemektir. Tolstoy, sevginin yasasının, insanları barış ve uyum içinde yaşatacak olan tek gerçek yasa olduğunu savunur. Bu yasa, bireylerin içsel dünyalarını ve toplumsal ilişkilerini olumlu yönde etkiler. Sevginin yasasına göre, insanlar birbirlerine karşı saygı ve anlayışla yaklaşmalı, başkalarının haklarını ve özgürlüklerini korumalıdır.
Şiddetin yasası ise, Tolstoy’a göre, toplumsal çatışma ve adaletsizliğin temel kaynağıdır. Bu yasa, bireylerin kendi çıkarlarını başkalarının zararına gerçekleştirme çabasını teşvik eder. Tolstoy, şiddetin yasasının, bireyler ve toplumlar arasında sürekli bir çatışma durumu yarattığını ve bu durumun insanlık için yıkıcı sonuçlara yol açtığını savunur. Şiddetin yasası, bireylerin ruhsal sağlığını ve toplumsal ilişkilerini olumsuz yönde etkiler.
Tolstoy, eserde ayrıca devletin ve hukukun şiddetle olan ilişkisini ele alır. Ona göre, devletler ve hukuk sistemleri, şiddetin yasasına dayanan yapılar olarak varlıklarını sürdürürler. Devletin gücü, bireylerin üzerinde baskı kurarak ve onların özgürlüklerini kısıtlayarak varlığını sürdürür. Bu durum, bireylerin sevginin yasasına göre yaşamalarını engeller ve toplumsal uyumu bozar. Tolstoy, devletin ve hukukun bu yapısal şiddetinin, bireylerin sevgiye dayalı bir toplumsal düzen kurmalarını engellediğini savunur.
Eserin sonunda, Tolstoy, sevginin yasasının, bireylerin ve toplumların gerçek özgürlüğe ve uyuma ulaşmalarının tek yolu olduğunu vurgular. Sevginin yasasına göre yaşayan bireyler, başkalarının haklarını ve özgürlüklerini koruyarak, barışçıl ve uyumlu bir toplumun temelini oluştururlar. Bu toplumda, bireyler arasında saygı ve anlayış hâkim olur ve toplumsal çatışmalar ortadan kalkar. Tolstoy, sevginin yasasının, insanlığın geleceği için tek umut olduğunu savunur ve okuyucularını bu yasaya göre yaşamaya davet eder.
Sonuç olarak, Lev Tolstoy’un “Sevginin Yasası ve Şiddetin Yasası” adlı eseri, insan doğası ve toplumsal yapılar üzerindeki sevgi ve şiddet kavramlarını derinlemesine inceleyen önemli bir felsefi ve ahlaki çalışmadır. Tolstoy, sevginin yasasının, insanları barış ve uyum içinde yaşatacak olan tek gerçek yasa olduğunu savunur ve şiddetin yasasının, toplumsal çatışma ve adaletsizliğin temel kaynağı olduğunu vurgular. Bu eser, Tolstoy’un hayatının ilerleyen dönemlerinde benimsediği pasifist ve Hristiyan anarşist görüşlerini yansıtır ve okuyuculara derinlemesine düşünme fırsatı sunar.
Lev Nikolayeviç Tolstoy, zengin bir ailenin çocuğu olarak 9 Eylül 1828 tarihinde dünyaya geldi. Küçük yaşlarda annesini ve babasını kaybeden Tolstoy, yakın akrabaları tarafından büyütüldü. Çocukluk yıllarında ilerlettiği Fransızcası sayesinde J.J. Rousseau ve Voltaire gibi tarihi etkileyen yazarlardan o da etkilendi.
veya.
Çünkü.
Çünkü.
Bundan Böyle
Nedeniyle
veya.
Bu Yüzden.
Çünkü.
veya.
Çünkü.
Çünkü.
Bundan Böyle
Nedeniyle
veya.
Bu Yüzden.
Çünkü.
veya.
Çünkü.
Çünkü.
Bundan Böyle
veya.
Çünkü.
Çünkü.
Bundan Böyle
Nedeniyle
veya.
Bu Yüzden.
Çünkü.
Nedeniyle
veya.
Bu Yüzden.
Çünkü.